NFL süperstarı Tom Brady, ailesinin yeni köpeği Junie ile önceki köpeği Lua arasındaki şaşırtıcı benzerliğin ardındaki nedeni açıkladı. Yedi kez Super Bowl şampiyonu olan Brady, yeni pitbull kırması yavrunun, iki yıl önce hayatını kaybeden Lua’nın klonu olduğunu duyurdu. Lua’nın klonlanma işlemi, soyu tükenmiş yünlü mamutu “geri getirme” girişimleriyle tanınan biyoteknoloji firması Colossal Bioscience tarafından gerçekleştirildi.

Ancak uzmanlar, böylesine duygusal bir kararın bedelinin, dudak uçuklatan 50.000 dolarlık faturaya değmeyebileceği konusunda uyarıyor. Brady, şirketin ailesine “sevgili köpeğimizin bir klonuyla ikinci bir şans verdiğini” iddia etse de, bilim insanları klonlanmış bir hayvanın asla orijinaliyle tamamen aynı olmayacağını belirtiyor.

Tıpkı tek yumurta ikizlerinin bile farklı görünümlere ve kişiliklere sahip olabilmesi gibi, çevresel faktörler nedeniyle bir köpeğin ve klonunun aynı görünmesi bile garanti değil. Daha da endişe verici olan, uzmanların klonlanmış köpeklerin hastalıklara daha duyarlı olabileceğini ve ömürlerinin daha kısa olabileceğini söylemesi.

Brady, köpeğinin, artık Colossal’a ait olan Viagen adlı bir şirketin teknolojisi kullanılarak klonlandığını belirtti. Viagen, daha önce Paris Hilton ve Barbra Streisand gibi ünlülerin evcil hayvanlarını klonlamasıyla tanınıyordu. Brady, aynı zamanda Colossal’ın bir yatırımcısı olduğunu da açıkladı ve bu teknolojinin hem evcil hayvanlarını kaybeden ailelere yardım edebilmesinden hem de soyu tükenme tehlikesi altındaki türlerin korunmasına yardımcı olmasından duyduğu heyecanı dile getirdi.

Klonlama süreci ve epigenetik faktörlerin rolü

Viagen’ın evcil hayvan klonlama süreci, “şablon” evcil hayvandan bir DNA örneği alınmasını ve bu genetik kodun yeni bir hayvana aktarılmasını içeriyor. Evcil hayvan sahipleri, doku örneği sağlayarak DNA’nın çıkarılmasını, çoğaltılmasını ve sıvı nitrojen içinde dondurularak saklanmasını sağlıyor.

Sahipler yeni evcil hayvanlarına hazır olduklarında, bu DNA alınıyor ve çekirdeği çıkarılmış, genetik bilginin depolandığı kısım olan bir yumurta hücresine yerleştiriliyor. Başarılı olursa, yumurta yeniden programlanıyor ve bir embriyoya bölünmeye başlıyor. Bu embriyo daha sonra taşıyıcı bir anneye naklediliyor ve anne, yavruyu doğuma kadar taşıyor.

Sonuç, orijinal hayvanla aynı genlerin tamamını içeren bir hayvan oluyor. Şirketin web sitesi bu sürecin, “her şeyi değiştiren yoldaşınızla yaşam yolculuğuna devam etmenize yardımcı olacağını” iddia etse de, burada önemli bir bilimsel detay göz ardı ediliyor. Western Üniversitesi Biyoloji Bölümü Başkanı Profesör David Coltman, Daily Mail ile yaptığı görüşmede, “klonlanmış bir evcil hayvan genetik olarak şablonuyla aynı olacaktır, ancak bu onun görünüşü veya davranışının da aynı olacağı anlamına gelmez” dedi. Bunun nedeni, bir hayvanın özelliklerinin yüzde 100 oranında genlerle belirlenmemesi.

Birçok özellik, bilim insanlarının “epigenetik faktörler” olarak adlandırdığı, genetik koddaki “açma/kapama düğmeleri” tarafından belirlenir. Çevresel faktörler, stres, beslenme ve hatta sosyal koşullar bu düğmeleri harekete geçirerek bazı genleri açıp kapatabilir. Bu durum, aynı genlere sahip ikizlerin bile her zaman aynı görünmemesi ve davranmamasıyla aynı. Klonlanmış hayvanlar için de aynı durum geçerlidir. Profesör Coltman, “Farklı bir çevre deneyimleyecek ve klonlama sürecinin gelişim üzerindeki diğer biyolojik etkilerinden etkilenecektir” diyor. Bu da Brady’nin, klonlanmış evcil hayvanının orijinal köpeğe çok benzemesini beklemesi için mantıklı bir neden olmadığı anlamına geliyor.

Klonlamanın etik sorunları ve sağlık riskleri

Hayal kırıklığı yaratabilecek bu gerçeğin yanı sıra, evcil hayvan klonlamanın daha büyük sorunları da söz konusu. 1996’da klonlanan ilk hayvan olan Dolly koyunu, akciğer enfeksiyonu ve kanser nedeniyle sadece altı buçuk yıl yaşadı. Teknolojinin gelişmesine rağmen çalışmalar, klonlanmış hayvanların hastalık riskinin daha yüksek olduğunu ve ömürlerinin daha kısa olduğunu gösteriyor. Profesör Coltman, “Dolly’den bu yana teknoloji çok yol kat etmiş olsa da, bir klonun hastalığa daha duyarlı olmasının veya ömrünün kısalmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum” dedi.

Ayrıca, klonlama sürecinin başarısızlık oranı da yüksek. 2018 tarihli bir çalışma, evcil hayvan klonlama endüstrisindeki ortalama başarı oranının yalnızca yüzde 20 civarında olduğunu hesapladı. RSPCA’nın Bilimdeki Hayvanlar Departmanı Başkanı Penny Hawkins, klonlama teknolojisiyle ilgili ciddi etik ve refah kaygıları bulunduğunu, yüksek başarısızlık ve ölüm oranlarının yanı sıra hayvanların sıklıkla tümör, zatürre ve anormal büyüme gibi fiziksel rahatsızlıklardan muzdarip olduğunu belirtti.