15. yüzyılın sonlarına doğru Avrupalılar Atlantik’i aşarak dünyanın büyük bir kısmını kolonileştirmeye başladılar. Bu yayılmanın temelinde iki önemli faktör öne çıkıyordu: Gemiler ve ateşli silahlar.

Yeni yayımlanan bir araştırmaya göre, 500 yıl önce İsveç kıyılarında batan Danimarka-Norveç donanmasının amiral gemisi Gribshunden, geç ortaçağ topçuluğu hakkında eşsiz bilgiler sunuyor. Bu batık, Keşif Çağı’ndan günümüze ulaşan en iyi korunmuş gemi örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor. Keşif Çağı, Kristof Kolomb’un 1492’deki seferiyle başlamış ve 17. yüzyıla kadar süren, Avrupa’nın dünya hakimiyetini simgeleyen ikonik ve sert bir dönemi kapsıyor.

Araştırmacılar çalışmada şunları belirtiyor: “Gribshunden nadir bulunan bir arkeolojik kaynak. Ahşap yapısı ve özellikle meşe top yatağı gibi parçaları günümüze kadar ulaşmış geç ortaçağ carvel savaş gemilerinin en eksiksiz örneği. Ayrıca gemi üzerinde, yüzyıllar önce batmış diğer gemilerde nadiren bulunan organik materyaller de korunmuş durumda.

Geminin batığı, dalgıçlar tarafından 1971 yılında tesadüfen keşfedildi, ancak resmi arkeolojik kazılar 2000’li yılların başında başlası.

Düşman gemilerine karşı küçük toplar

Gribshunden, en az 50 küçük kalibreli top barındırıyordu. Bu toplar, demir çekirdekli kurşun mermilerle donatılmıştı ve düşman gemilerinin mürettebatına yakın mesafeden saldırmak için kullanılıyordu. Çoğu dövme demir top denizin dibinde kaybolmuş olsa da, araştırmacılar ahşap top yatakları üzerindeki izlerini inceleyerek bu silahları dijital ortamda yeniden canlandırabildiler.

gemi

Araştırmacılar, gemi ve topların bir araya geldiği bu yapının incelenmesinin, 16. yüzyıl ortalarına kadar süren tasarım ve mühendislik sürecini anlamak açısından çok önemli olduğunu belirtiyor: “Bu çalışma, gemi yapımcıları ve topçuların ortaçağ sonu teknolojisini nasıl mükemmelleştirdiğini ve üç yüzyıl boyunca değişmeden kalan formu nasıl oluşturduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.

Gribshunden, 1483-1484 yılları arasında Rotterdam yakınlarında inşa edilmiş ve 1485’te Danimarka ulusal bütçesinin yaklaşık %8’ini temsil ediyordu. Araştırmacılar, Kral Hans’ın bu gemiyi keşif için değil, bir yüzen şato olarak kullandığını belirtiyor. Kral, gemiyi ekonomik, diplomatik, sosyal ve kültürel güç gösterisi yapmak için kullanıyor, geminin askeri gücünü de arka planda destek olarak bulunduruyordu.

Keşif Çağı’na katılmama sebebi

Peki Kral Hans, Viking atalarının gurur duyacağı keşif seferlerine neden katılmadı? Araştırmacılar, onun Baltık bölgesindeki egemenliğini sağlamlaştırmakla daha çok ilgilendiğini öne sürüyor. Ayrıca, 1493’te Papa VI. Alexander İspanya’ya Amerika kıtası üzerindeki hakları verirken, Hans muhtemelen aforoz edilmek istemiyordu. Hint Okyanusu konusunda ise İspanya ve Portekiz anlaşarak bu bölgenin Portekiz’in alanı olduğunu kabul etmişti.

Gribshunden’in sonu

Haziran 1495’te, gemi İsveç’in Ronneby kenti açıklarında demirliyken alev aldı. Kral Hans o sırada gemide değildi. Kazılarda bulunan toplardan bazıları, mermilerin patlama sırasında gemi içinde ricoche yapması nedeniyle bir veya iki tarafı düzleşmiş şekilde bulundu.

Gribshunden araştırması, son yıllarda ortaya çıkan diğer tarihi gemi batıklarıyla birlikte, insanlığın binlerce yıl boyunca nasıl seyahat ettiğini, ticaret yaptığını ve dünyayı şekillendirdiğini anlamamıza katkı sağlıyor.