Teknoloji dünyasının önde gelen isimlerinden Qualcomm, yakın zamanda yaptığı bir açıklamayla 6G’nin geleceğine dair ilk sinyalleri verdi. Normal şartlarda bu tür duyurular, teknoloji meraklıları arasında büyük bir coşku yaratır ve bir sonraki devrimin heyecanla beklenmesine yol açardı. Ancak bu sefer durum farklı. Sanki bir şeyler eksikmiş gibi, genel bir heyecan eksikliği hissediliyor. Hatta sanki 6G ufukta görünmesine rağmen, ilk kez bir teknoloji gelişimine karşı bir heyecan hissetmiyoruz. Peki, bunun altında yatan sebep ne olabilir? Çoğu kişi için bu durum, 5G teknolojisiyle ilgili verilen büyük vaatlerin henüz tam olarak yerine getirilmemiş olmasıyla doğrudan ilişkili. Henüz 5G’nin potansiyelini tam olarak yaşayamamışken, bir sonraki nesle geçiş fikri birçok kişiye erken ve hatta biraz anlamsız geliyor.

5G’nin vaatleri ve gerçekler

5G ilk tanıtıldığında, adeta bir bilim kurgu filminin senaryosu gibiydi. Kendi kendine giden araçlar, birbirine bağlı akıllı şehirler, nesnelerin interneti (IoT) sayesinde birbiriyle konuşan cihazlar ve sanal ile artırılmış gerçeklik deneyimlerinde devrim niteliğinde yenilikler… Tüm bunlar, 5G’nin bize getireceği “dünyayı değiştiren” gelişmeler olarak sunulmuştu. Ancak günümüze baktığımızda, bu iddialı vaatlerin büyük bir kısmının henüz gerçekleşmediğini görüyoruz. Çoğu kullanıcı için 5G’nin sunduğu somut fayda, telefonlarında dosyaları biraz daha hızlı indirebilmekten öteye geçmiyor. Elbette, bu olumlu bir gelişme ama “devrim” olarak adlandırılan dönüşümle pek bağdaşmıyor.

Daha da önemlisi, 5G bağlantısı hala yok. Teknolojinin vaat edilen gücünü deneyimleyebilenlerin sayısı oldukça sınırlı kalıyor. Piyasada, 5G’nin sunduğu ultra düşük gecikme süresi veya yüksek bant genişliği gibi özelliklere gerçekten ihtiyaç duyan, sıradan bir tüketicinin “buna kesinlikle ihtiyacım var” diyeceği türden uygulamalar da maalesef henüz ortaya çıkmış değil.

Daha hızlıya gerçekten ihtiyacımız var mı?

Bu durum, bizleri önemli bir soruya götürüyor: Zaten trafikte sıkışıp kalmış bir arabaya daha güçlü bir motor takmak ne kadar anlamlı? Ya da mevcut internet bağlantımız YouTube’da 4K video izlemek, online oyunlar oynamak veya yüksek kaliteli görüntülü görüşmeler yapmak için fazlasıyla yeterliyken, neden sürekli olarak daha da hızlısına odaklanıyoruz? Şu anki 4G/LTE ağları bile bu görevlerin çoğunu başarıyla yerine getirebiliyor. Telefonlarımızda kullandığımız uygulamaların büyük çoğunluğu, mevcut hızlarla mükemmel şekilde çalışıyor. Peki, 6G bize ne gibi bir “gerçek” ve “zorunlu” fayda sağlayacak?

Henüz 5G’nin tam potansiyelini gerçekleştirememişken 6G’ye geçiş yapma gayreti, kaynakların başka bir sonraki büyük şeye yönlendirilmesi anlamına geliyor. Bu durum, 5G’nin daha geniş kitlelere ulaşmasını ve gerçek anlamda faydalı hale gelmesini geciktirebilir. Belki de endüstrinin önceliği, daha da yüksek hız rekorları kırmak yerine, mevcut 5G ağlarını her yerde erişilebilir, güvenilir ve istikrarlı kılmak olmalı. Aynı zamanda, bu yeni nesil bağlantının gerçekten ihtiyaç duyulacağı yenilikçi ve dönüştürücü uygulamalar geliştirmeye odaklanmak daha mantıklı. Aksi takdirde, 6G de 5G gibi, vaatleri kadar gerçeğiyle konuşulmayan, sadece rakamlarla övünülen bir teknoloji olarak kalabilir.