Günlük hayatın koşuşturmacasında, küçük şeylerden mutlu olmanın önemini zaman zaman duyarız. Ancak bu defa, söz konusu önerme sadece içgüdüsel değil, bilimsel bir temele de kavuşmuş durumda. Kaliforniya Üniversitesi San Francisco ekibi tarafından yürütülen geniş çaplı bir araştırma, sadece beş dakikalık küçük “neşe eylemlerinin” bile ruh sağlığında ve genel yaşam kalitesinde belirgin iyileşmeler sağladığını ortaya koydu.

2024’te tamamlanan ve “Big Joy Project” (Büyük Mutluluk Projesi) adıyla bilinen araştırma, ABD, Birleşik Krallık ve Kanada’dan yaklaşık 18.000 kişinin katılımıyla iki yıl boyunca sürdü. Web tabanlı olarak yürütülen bu çalışmada, katılımcılardan bir hafta boyunca her gün yalnızca 5 ila 10 dakikalarını pozitif duygulara odaklanan küçük etkinliklere ayırmaları istendi.

Araştırmanın başında yer alan psikolog Dr. Elissa Epel, ulaşılan sonuçların beklentilerin çok ötesine geçtiğini belirtti: “Katılımcılarda gözlemlediğimiz duygusal gelişmeler gerçekten şaşırtıcıydı. Yalnızca bir haftalık katılımın bile, aylar süren bazı eğitim programlarıyla benzer olumlu etkiler yarattığını gördük.

Araştırma kapsamında önerilen etkinlikler arasında, bir kutlama anını paylaşmak, birine küçük bir iyilik yapmak, minnettarlık listesi hazırlamak ya da doğayla ilgili kısa, ilham verici videolar izlemek gibi basit eylemler yer aldı. Ortak özellikleri ise kısa sürede tamamlanmaları ve pozitif duyguları harekete geçirmeye yönelik olmalarıydı. Her görevden önce ve sonra, katılımcıların duygusal ve fiziksel durumlarını ölçmeye yönelik kısa anketler uygulandı.

Bu anketler sayesinde katılımcıların stres düzeyleri, uyku kaliteleri, yaşamdan aldıkları tatmin, mutluluk üzerindeki kontrolleri ve genel duygusal iyilik halleri değerlendirildi. Araştırmacılar, “duygusal iyi oluş”un yalnızca mutlu hissetmekle değil, aynı zamanda yaşamda anlam ve amaç duygusu taşıyıp taşımamakla da ilişkili olduğunu vurguluyor. Mutluluk üzerindeki kontrol hissi ise, kişinin duygularını yönetme gücünü ne derece hissettiğiyle bağlantılı.

Sonuçlar oldukça net

Katılımcıların büyük bölümü duygusal olarak kendini daha iyi hissettiğini bildirdi. Üstelik, bu etkilerin katılım derecesine göre arttığı gözlemlendi. Tüm görevleri eksiksiz tamamlayanlar, yalnızca birkaç günü uygulayanlara kıyasla daha fazla fayda sağladı.

Araştırmanın dikkat çeken başka bir bulgusu ise demografik farklara işaret ediyor. Etnik azınlıklardan katılan bireylerin, beyaz katılımcılara göre daha belirgin bir gelişme yaşadığı, genç katılımcıların ise yaşça daha büyük olanlara kıyasla daha yüksek fayda bildirdiği tespit edildi.

Peki, bu küçük eylemler neden bu kadar etkili? Dr. Epel, bu sorunun henüz tam bir cevabı olmadığını söylüyor. Ancak bir açıklama olarak, bu tür eylemlerin zihni olumsuz düşünce kalıplarından uzaklaştırıp, dikkati daha yapıcı ve pozitif duygulara yönlendirmesinin güçlü bir etki yaratabileceğini öne sürüyor. Örneğin sürekli endişe ya da öz eleştiri içinde olan bir zihnin, bu kısa süreli odak değişimiyle rahatlama şansı bulması mümkün olabilir.

Dr. Epel ve ekibi bu alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu kabul ediyor. Yine de ulaşılan sonuçlar, günlük yaşamda sıkça göz ardı edilen küçük olumlu deneyimlerin, özellikle stresli dönemlerde ciddi bir destek sağlayabileceğini gösteriyor.