Yapay zeka ile beraber geleceğimizi şekillendirmek için, 1940’lardaki bir tasarıma bakmamız gerekebilir…
Amerikalı mühendis Vannevar Bush’un 1945’te hayal ettiği ama hiçbir zaman gerçeğe dönüşmeyen “memex” adlı cihaz, bilgiyle ilişki kurma biçimimizi yeniden düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Bir zamanlar kütüphanelerde doğru kitabı bulmak saatler sürebiliyordu. Özellikle 1940’larda bilimsel yayınların sayısı hızla artarken, araştırmacılar ellerindeki çekmecelerde yazar adına, başlığa ya da konuya göre sıralanmış fiş kartlarını uzun uzun taramak zorundaydı. Neyse ki bugün, dijital araçlarla saniyeler içinde arama yapmak mümkün. Ancak bu kolaylık, beraberinde farklı bir soruyu da gündeme getiriyor: Teknoloji bizim yerimize düşünmeye başladığında, biz düşünmeye ne kadar devam edeceğiz?
Aston Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi eğitmeni olan Dr. Martin Rudorfer, bu soruya cevabı geçmişte arıyor. 1940’larda Amerikalı mühendis Vannevar Bush’un geliştirmeyi hayal ettiği “memex” adlı cihazı hatırlatan Rudorfer, bu fikrin yalnızca internetin değil, aynı zamanda insan merkezli bilgi işleme sistemlerinin de öncüsü olduğunu savunuyor.
Masada duran hayali bir bilgi makinesi
Memex, Bush’un 1945 yılında kaleme aldığı As We May Think adlı makalesinde tanıttığı, kişisel bir bilgi arşivi sistemi olarak tasarlanmıştı. Mikrofilm teknolojisini temel alacak bu hayali cihaz, belgeleri sıkıştırılmış formatta saklayacak, yarı saydam ekranlara yansıtacak ve kullanıcıya belgeler arasında hızlıca geçiş yapma imkanı sunacaktı. Cihaz hiçbir zaman fiziksel olarak üretilmedi, ancak fikirleri dönemin ötesindeydi.
En dikkat çekici yönü, belgeler arasında bağlantı kurma prensibiydi. Kullanıcılar, belirli belge numaralarına tıklayarak içerikler arasında geçiş yapabilecek, hatta belgeleri yan yana görüntüleyebilecekti. Bush’un hayal ettiği bu sistem, tıpkı bugünkü internet sayfalarında gördüğümüz “bağlantı verme” mantığıyla çalışıyordu. Amaç, kullanıcının doğal düşünme biçimine daha yakın bir şekilde bilgiyle ilişki kurabilmesini sağlamaktı.
Bush’un fikirleri, yıllar sonra hipermetin sistemlerini geliştiren Ted Nelson ve Douglas Engelbart gibi öncül isimleri de etkiledi. Onların çalışmaları ise günümüzde internetin temel yapısını oluşturan sistemlere kapı araladı. Ancak Bush’un asıl amacı yalnızca bilgiye ulaşımı kolaylaştırmak değildi; o, insan düşüncesini destekleyecek, yaratıcılığı artıracak bir sistem hayal ediyordu.
1970 yılında yayımlanan Pieces of the Action adlı kitabında bu noktaya tekrar dönen Bush, teknoloji ilerlemiş olsa da, bu ilerlemenin insanın akıl yürütme becerisini desteklemekten çok, onun yerine geçmeye başladığını düşündüğünü yazmıştı: “1945’te bizimle birlikte düşünen makineleri hayal ettim. Şimdi ise makinelerin bizim yerimize düşündüğünü, hatta bizi yönlendirdiğini görüyorum.”
Bugün ne kadar güncel?
Dr. Rudorfer’e göre, Bush’un bu uyarıları bugün de şaşırtıcı derecede güncelliğini koruyor. Ona göre yapay zeka sayesinde fiş kartlarının sayfalarını çevirerek bilgi aramak tarihe karışmış olabilir, ama başka bir soruyla karşı karşıyayız: Makineler düşünme yükünü sırtlandıkça, biz düşünme alışkanlığımızı yitiriyor muyuz?
Bu durum, yalnızca bireysel becerilerin körelmesi anlamına gelmiyor. Eğer insanlar teknolojiye fazlasıyla bel bağlarsa, gelecek kuşaklar kendi öğrenme süreçlerinden yoksun kalabilir. Dr. Rudorfer’in ifadesiyle, “Eğer her şeyi makineler yaparsa, insanlar neyi, nasıl öğrenecek?”
Memex hiçbir zaman gerçeğe dönüşmedi, ama bıraktığı fikir bugün halen anlamlı: Teknoloji yalnızca işleri kolaylaştırmak için değil, düşünme biçimimizi desteklemek için de var olmalı. Rudorfer, bu noktada memex’in halen bir model olabileceğini söylüyor. Ona göre bu hayali cihaz, yapay zekanın geliştiği bir dönemde, teknolojiyi nasıl insan odaklı kullanmamız gerektiğini hatırlatan önemli bir ikon.
KAYNAK : www.chip.com.tr
Yorum gönder