On yılın ardından Microsoft, Windows 10’a olan desteğini bugün sonlandırıyor. Hâlâ Windows 10 kullanan çoğu kullanıcı için doğal adım, modern tasarımı ve yeni özellikleriyle Windows 11’e geçmek gibi görünüyor. Ancak bu yeni sürüm, hem daha yüksek donanım gereksinimleri hem de bazı sevilen özelliklerin kaldırılmasıyla dikkat çekiyor. Microsoft, yükseltme konusunda net: “Evet, geçin!” diyor. Yine de hâlâ tereddüt edenler veya geçtikten sonra yenilikleri öğrenmek isteyenler için Windows 11’i yakından inceleyelim.

Yükseltme engeli: TPM 2.0 ve yeni donanım şartı

Öncelikle en önemli nokta: Her bilgisayar Windows 11’e geçemiyor. Microsoft’un artırdığı güvenlik standartları, bilgisayarlarda Trusted Platform Module (TPM) 2.0 çipinin bulunmasını şart koşuyor. Ayrıca en az Intel 8. nesil veya AMD Ryzen 2000 serisi 64 bit işlemci gerekiyor.

Bu durum, milyonlarca eski ama hâlâ çalışan bilgisayarın bugünden itibaren güvenlik güncellemelerini alamayacağı anlamına geliyor. Elbette bazı dolaylı yollar mevcut. Bunun için aşağıdaki haberimize de bir göz atın. Kullanıcılar iki zor seçenekle karşı karşıya: Yeni bir bilgisayar almak mı, yoksa artan siber güvenlik risklerine rağmen Windows 10’da kalmak mı?

TPM’in avantajı ise güçlü bir “bağışıklık sistemi” sağlaması. Secure Boot özelliği, işletim sistemi başlamadan önce kimlik doğrulaması yapıyor. Virtualization-Based Security (VBS) ise güvenlik bileşenlerini izole ederek saldırıları engelliyor. Sonuç: Hacker’lar için hayat çok daha zor hale geliyor.

Yeni görünüm: daha düzenli, daha odaklı

Windows 11’i yüklediğinizde sizi bambaşka bir arayüz karşılıyor. 2017’de tanıtılan Fluent Design System’ın evrim geçirmiş hâli, görev çubuğunu ortalıyor ve Windows 10’un “Canlı Kutucuklar” dönemini tarihe gömüyor. Artık görev çubuğunu ekranın üstüne veya yanına taşıyamıyorsunuz, ama en azından Başlat menünüz bir reklam panosuna benzemiyor.

Yeni Mica tasarım dili, ekranınızdaki aktif pencereyi masaüstü duvar kâğıdınızın baskın rengine göre renklendiriyor. Örneğin klasik “yeşil çayır mavi gökyüzü” arka planında, üstteki pencere mavi, alttaki yeşil tonlarda görünüyor. Geçici pencereler, bildirimler ve widget paneli ise arka planı yumuşak bir biçimde yansıtıyor. “Smoke” efekti ise açılır pencerelere hafif sisli bir görünüm kazandırıyor.

Microsoft’un amacı, arayüzü sadeleştirip sistem kaynaklarını azaltmak. Daha güçlü donanım isterken aynı anda daha hafif bir görünüm sunması ironik olsa da, bu sürüm şüphesiz Windows tarihinin en zarif tasarımı.

Çoklu görevde yeni seviye

Apple’ın macOS’unda ve ChromeOS’ta bulunan çoklu pencere düzenleri, Windows 11’de daha da geliştirilmiş durumda. Snap Layouts, pencerenizi ekranın üst kısmına sürüklediğinizde size farklı yerleşim seçenekleri sunuyor. Snap Groups ise oluşturduğunuz pencere düzenlerini kaydediyor, böylece uygulamalar arasında geçiş yaptığınızda yerleşim bozulmadan kalıyor. Geniş ekranlı monitörler ve dikey videoların çağında, bu özellik gerçekten fark yaratıyor.

Cortana yok ama yerine Copilot geldi

Windows 10’un sanal asistanı Cortana tarihe karıştı. Yerine, çok daha güçlü bir yapay zekâ arayüzü olan Copilot geldi.Artık görev çubuğunda özel bir Copilot simgesi, Windows + C kısayolu ve sistemin farklı bölümlerini doğrudan yönetme özelliği var. Bluetooth’u kapatabilir, sesi ayarlayabilir veya ekranınızdaki öğelerle etkileşime geçebilirsiniz.

Yeni Copilot+ bilgisayarlar, NPU (Neural Processing Unit) çipleriyle bu yapay zekâyı hızlandırıyor. Tartışmalara yol açan Recall özelliği, artık isteğe bağlı şekilde etkinleştirilebiliyor ve yaptığınız her işlemi doğal dilde arayarak bulmanızı sağlıyor.

“Click to Do” ise ekrandaki metin veya görsellere hızlı işlem seçenekleri ekliyor. Ayrıca Paint uygulaması da yenilenmiş. Artık metin veya eskizlerden görsel oluşturabilen Cocreator özelliğiyle geliyor.

Oyun dünyasında Windows 11 avantajlı mı?

Oyun tutkunları için ise yapay zeka destekli Auto Super Resolution, kare hızlarını ve görsel detayları otomatik olarak artırıyor. Windows 11, oyun performansına da dokunmuş durumda.

Auto HDR, orijinalde Xbox için tasarlanmıştı; HDR desteği olmayan oyunları bile daha canlı ve derin renklerle çalıştırabiliyor. DirectStorage ise NVMe SSD’ler ve DirectX 12 GPU’lar sayesinde oyun yükleme sürelerini ciddi şekilde kısaltıyor. CPU’yu devre dışı bırakıp verileri doğrudan GPU’ya gönderiyor, böylece performans artarken kaynak kullanımı azalıyor.

Microsoft hatalar yapıyor, evet, ama aynı hızla da düzeltiyor

Windows 11’in en ilginç yanı, Microsoft’un kullanıcı geri bildirimlerine hızlı tepki vermesi. Başta görev çubuğunda arama çubuğu yoktu; tepkiler sonrası geri getirildi. Recall özelliği gizlilik endişeleri yaratınca kaldırıldı, ardından isteğe bağlı hale getirildi. Bu yüzden bugünün Windows 11’i, yarının Windows 11’inden farklı olabilir. Eğer bilgisayarınız gereksinimleri karşılıyorsa, Windows 11’e geçmek için fazla düşünmeye gerek yok. Yine de karar sizin. Daha güvenli, modern bir deneyim mi, yoksa eski düzenin rahatlığı mı?