İnternette sıklıkla sorulan “neden atlar gibi zebralara da binmiyoruz” sorusu oldukça ilginç bir soru sayılabilir. Bu basit soru, aslında insanlık tarihi ve hayvan evrimi hakkında derin cevapları barındırıyor. Atların evcilleştirilmesi, göç yollarını açarak ve medeniyetleri şekillendirerek dünyayı değiştiren büyük bir dönüm noktası oldu.

Ancak insanlar her zaman atlarla dostane ilişkilere sahip değildi. Tarih öncesi çağlarda, atlar ulaşım aracı olarak değil, öncelikle et kaynağı olarak avlanırdı. Ancak tarihin bir noktasında, insanlar bu hayvanları evcilleştirmeye başladı ve bu, Avrasya kıtası boyunca insan göçünün seyrini değiştiren bir dönemi başlattı.

Kurgan Hipotezi

Uzun yıllar boyunca, arkeozoologlar arasında at evcilleştirmesine dair en popüler model, “Kurgan Hipotezi” olarak biliniyordu. Bu hipoteze göre, Kazakistan bölgesinde, yani antik Botai kültürünün anayurdunda, MÖ 4000 civarına tarihlenen çok sayıda at kemiği bulunmuştu. Kemiklerin yanı sıra, potansiyel çit direği çukurları ve sağılan sütten kalmış olabilecek at yağları içeren seramik kalıntıları da evcilleştirmenin bu bölgede gerçekleştiğini düşündürüyordu.

Özellikle önemli bir kanıt, atların dişlerinde dizgin takıldığına işaret eden aşınma izlerinin görülmesiydi. Ancak son yıllarda, evcilleştirilmediği düşünülen başka atların da benzer aşınma izleri gösterdiğinin tespit edilmesiyle beraber bu hipotez bir zorluk içerisine düştü. Buna rağmen, genetik analizler, atların bu bölgede evcilleştirildiğini gösteriyor. Ama zaman çizelgesinin daha ileri bir tarihe itilmesi gerekiyor.

Colorado Boulder Üniversitesi’nden William Taylor, Nature dergisinde yayımlanan detaylı bir genomik çalışmaya atıfta bulunarak, “Tüm kanıtlar, at evcilleştirmesinin muhtemelen Karadeniz bozkırlarında gerçekleştiği fikrinde birleşiyor, ancak bu, Kurgan hipotezinin gerektirdiğinden çok daha sonra gerçekleşti” dedi. Taylor’a göre, insanların atlar üzerindeki kontrolü, atların ve savaş arabalarının MÖ 2. binyılın başlarında Avrasya’ya yayılmasından hemen önce hız kazandı.

Zebraların evcilleştirilemez olmasının doğal sebepleri

Peki, atları evcilleştirmeyi başardık da, neden zebraları evcilleştiremedik? Aslında, bu konuda pek çok deneme yapıldı. Örneğin Hollandalılar Güney Afrika’nın bazı bölgelerini kolonileştirdiklerinde zebraları evcilleştirmeye çalıştılar, ancak pek başarılı olamadılar. Huysuz ve inatçı hayvanlar olarak bilinen zebralar, sürekli olarak koşum takımlarından kurtulmaya çalışarak direnç gösterdiler.

Görünüşte “çizgili at” izlenimi verseler de, atlar ve zebralar ortak bir atadan 4–4,5 milyon yıl önce ayrıldı. Bu iki türün kendini bulduğu ortamlar, evcilleştirilme ve ulaşım için uygunluklarını büyük ölçüde etkiledi.

Nottingham Trent Üniversitesi’nden Carol Hall, Avrasya’daki atların aksine, Afrika zebra popülasyonunun çevrelerine özellikle iyi adapte olduğunu söylüyor. Bütün atgiller otçul ve av türü olsa da, aslan, çita ve sırtlan gibi büyük yırtıcıların bulunduğu bir ortamda hayatta kalmak için zebra, aşırı uyanık ve tepkisel bir hayvan olarak evrimleşti. Tehlike karşısında kaçıyorlar ve yakalandıklarında da güçlü bir savunma tepkisi gösteriyorlar.

İşin sırrı: Aslan saldırılarından kaçmaları

Bu güçlü savaş veya kaçma tepkileri, zebraları evcilleştirme için kötü bir aday yapıyor. Evrimleri, aslan saldırılarından kaçma ihtiyacıyla şekillendi. Öyle ki, bir aslanı püskürtebilecek, hatta çenesini kırabilecek kadar güçlü bir tekme geliştirmiş durumdalar. Ayrıca insanlara karşı da sağlıklı bir korku geliştirdiler ve mümkün olduğunca bizden kaçıyorlar.

Genel olarak evcilleştirilebilen hayvanların çabuk olgunlaşması, sakin bir mizaca sahip olması ve insanlara karşı dostça bir doğa sergilemesi gerekir. Zebralar ise doğal saldırganlıkları ve güçlü kaçış refleksleri nedeniyle, evcilleştirme için gerekli olan bu özelliklere sahip değiller.

Walter Rothschild’in Edward dönemi Londra’sında zebraların çektiği arabayı kullanması gibi bazı istisnalar olsa da, bunlar zebraların genel olarak evcilleştirilebileceği anlamına gelmiyor. Üstelik, zebralar modern at ırklarından çok daha küçük, günümüz midillilerinin boyutlarına daha yakın canlılar. Bu da onları ağır yük taşımak veya genel ulaşım için daha az uygun hale getiriyor.