Nükleer enerji temiz ve yenilebilir bir enerji kaynağı olarak lanse edilmiş olsa da, aslında çok tehlikeli nükleer atıklar ürettiğini gözden kaçırmamak gerekiyor. ABD’nin ve Avrupa’nın son 50 yıldır, nükleer santrallerinden çıkan nükleer atıkları yaşam alanlarından uzaklaştırmak için kullandığı yöntem ise çok ilginç… Bu ülkeler, 50 yılda birikmiş 200 bin varil çok zehirli radyoaktif atığı, Atlas Okyanusunun derin çukurlarına attılar.

1946-1990 yılları arasında Fransa ve İngiltere’nin de aralarında bulunduğu Avrupa ülkeleri, asfalt ve betonla kapatılmış radyoaktif maddelerle dolu varilleri doğaya döktüler. Bugün bu variller, Fransa’nın kıyılarından yüzlerce mil açıkta, yaklaşık 4.000 metre derinlikteki hendeklere gömülmüş durumda.

Bilim insanları, atıkların deniz besin zincirine karışarak deniz canlıları tarafından emilebileceği ve milyonlarca insan tarafından tüketilen deniz ürünlerine ulaşarak doku hasarı ve kanser oranlarında artış gibi uzun vadeli sağlık risklerine yol açabileceği konusunda uyarı yapıyor. Fransız bilim insanlarından oluşan bir ekip, su altındaki varillerin kaderini araştırmak için başlattıkları iki görevden ilkinde 3 bin 355 varil tespit etti. Ancak tüm okynusta toplam 200 bin varil olduğu biliniyor.

Gelecek yıl gerçekleştirilmesi beklenen ikinci görevde ise sahadan toplanan su, tortu ve deniz organizmalarındaki radyonüklidlerin ölçülmesi planlanıyor.

Araştırmacılar ayrıca varillerden kaynaklanan kirliliği, nükleer kazalar veya enerji santrallerinden çıkan izinli atıklar gibi diğer kaynaklardan ayırt etmek için arka plan radyasyonunu da analiz edecekler.

Atalım denize gitsin…

Dönemin “çok akıllı” mühendisleri, on binlerce yıl boyunca yok olmayacak bu zehirli radyoaktif maddeleri, sadece 40-50 sene içinde tuzlu suyun içinde eriyecek demir ve beton gibi malzemelerle kaplayarak okyanusa atmayı tercih ettikleri için, şimdi, önümüzdeki on binlerce yıl boyunca bu varillerin içinden deniz suyuna karışacak radyoaktif sızıntının denizleri bir zehir çukuruna dönüştürmesi gibi korkunç bir risk ortaya çıktı.

Öte yandan uzmanlar, derin sularda bulunması ve materyalin büyük kısmının zayıf radyoaktivitesi nedeniyle insanlar için acil riskin düşük olduğunu, ancak deniz yaşamı ve besin zinciri üzerindeki uzun vadeli etkilerin endişe verici olmaya devam ettiğini söylüyor.

Yine de aynı uzmanların 50 sene önce radyoaktif atıkları denize atmanın da çok akıllıca bir çözüm olduğunu söyledikleri unutulmamalı. Dolayısıyla, inanmakta şüphe eden insanları haksız bulamıyoruz…