Doğum sonrası depresyon, ABD’deki her sekiz kadından birini etkileyen ve doğumun en yaygın komplikasyonlarından biri olarak kabul edilen ciddi bir ruh sağlığı sorunu. Böyle bir durumda, Lisette Lopez-Rose gibi birçok yeni anne, bebeklerine zarar geleceği korkusuyla panik ataklar geçirip, geçmeyen bir üzüntüyle baş başa kalıyor.

Doğum uzmanına söylemekten çekinen anneler, bebeklerinin alınmasından korkuyor. Neyse ki bilim dünyası, bu karmaşık bozukluğun teşhis ve tedavisini kökten değiştirecek yeni bir yola girmiş durumda.

Doğum sonrası depresyon genellikle doğumdan hemen sonra üreme hormonları olan östrojen ve progesterondaki ani düşüşle tetiklenir. Bilim insanları, bu hormonal değişimlerin neden olduğu kimyasal ve genetik değişiklikleri çözdükçe, kimin risk altında olduğunu belirlemenin yeni yollarını keşfetti.

Bu kış piyasaya sürülecek olan myLuma adlı ürün, hamile bir kadının doğum sonrası depresyon riskini yüzde 80’in üzerinde doğrulukla tahmin eden ticari ilk kan testi olacak. Tıpkı kanser veya diyabet gibi hastalıklarda olduğu gibi, bu test de psikiyatrik bir bozukluğun başlangıcını tahmin etmek için kandaki biyobelirteçleri kullanacak. Risk altında olduğunu öğrenen hamile kadınlar, doğumdan sonra ek destek almak veya antidepresan tedavisine erken başlamak gibi önleyici adımlar atabilecekler.

Charlottesville’deki Virginia Üniversitesi’nde üreme psikiyatristi olan ve yeni testin geliştirilmesine yol açan çalışmaların baş araştırmacısı Jennifer Payne, kan testinin, birçok kadını yardım aramaktan alıkoyan toplumsal damgayı azaltabileceğini söylüyor. Payne, “Kan testi yaptığımızda psikiyatri, ortalama bir insanın sadece birinin kafasında olmayan, tedavi edilmesi gereken biyoloji düzeyine iniyor” diyor.

Östrojene duyarlı genler ve epigenetik keşif

Payne’in araştırması, hormonlardaki ani düşüşün bazı kadınları neden etkilediği, bazılarınınsa etkilemediği temel sorusuna odaklandı. O dönem Johns Hopkins Üniversitesi’nden meslektaşı olan epigenetikçi Zachary Kaminsky ile işbirliği yaparak, östrojenin gen metilasyon kalıplarını nasıl etkilediğini incelediler. Gen metilasyonu, genlere bağlanan ve ne kadar aktif olduklarını etkileyen küçük kimyasal gruplar.

Araştırmalar, doğum sonrası depresyon geçiren kadınların kan örneklerinde östrojene duyarlı iki gen olan HP1BP3 ve TTC9B‘de belirgin bir metilasyon örüntüsü olduğunu ortaya çıkardı. Depresyon geliştiren kadınların yüzde 80’inden fazlasında, bir gende daha fazla, diğerinde ise daha az metilasyon görülüyordu. Dahası, Kaminsky bu değişikliklerin hamileliğin erken dönemlerinde bile tespit edilebildiğini doğruladı ve bu, myLuma testinin temelini oluşturdu.

Bu bulgular tekrar tekrar doğrulandı; 2016 ve 2020’de yayımlanan iki ayrı çalışma, bu genlerin metilasyon kalıpları aracılığıyla, doğum sonrası depresyon vakalarının %80’den fazlasının doğru bir şekilde tahmin edilebildiğini gösterdi. myLuma testinin Ocak 2026’dan itibaren Florida, Teksas ve Kaliforniya’daki doktor muayenehanelerinde kullanıma sunulması bekleniyor.

Doğum sonrası depresyonu olan herkeste epigenetik değişiklikler görülmediği için araştırmacılar, hormonal değişimlerin hastalığı nasıl tetiklediğini anlamak için nöroaktif steroidlere odaklanmaya devam ediyor. Bu steroidlerden biri olan allopregnanolon, beyinde sakinleştirici etki yaratan bir reseptörü etkiler. Bu molekül, hamilelik sırasında yükselir ve doğumdan sonra hızla düşer.

Allopregnanolon’un sentetik bir versiyonu olan brexanolone, 2019 yılında doğum sonrası depresyon için özel olarak onaylanan ilk ilaç oldu. Başlangıçta damar yoluyla uygulanan bu ilacın yerini, 2023’te FDA onayı alan oral versiyonu zuranolon aldı. Uzmanlar, bu ilaçların hızlı etki gösterdikleri için “dönüştürücü terapiler” olduğunu belirtiyor. Bu da, yüksek risk altındaki kadınların zuranolone’dan proaktif olarak fayda görebileceği sorusunu gündeme getiriyor.

Lopez-Rose gibi deneyimli anneler, bir kan testinin o karanlık zamanlarda kendilerini uyarmış olmasını istiyor. Testin mümkün olması, “birinin acı çekmeye başlamasını beklemek zorunda kalmadan, bunun önüne nasıl geçileceği” sorusunu gündeme getiriyor. Payne, testin FDA onayına giden yolda doğruluk oranlarını inceleyen büyük bir klinik araştırmaya liderlik ediyor.