Dying Light: The Beast incelemesi – İnsanlık da bir yere kadar…
Yoluna genişleme paketi olarak başlasa da Dying Light: The Beast her şeyiyle başlı başına bir oyun olacak kadar eksiksiz. Tüm sevilen mekanikleri ve biraz daha fazla vahşet ile yine sevenlerinin günlünde taht kuracak.
Standart korku oyunlarını da seviyoruz ama zombilerin yeri her zaman ayrı. Elbette koşmayan zombiler de tercihimiz. Bu türde sevdiğimiz çok iyi seriler var ve Dying Light da bunların başında geliyor. Dolayısıyla daha önce bir genişleme paketi olarak duyurulan ve bir aylık bir ertelemenin ardından en sonunda kavuştuğumuz Dying Light: The Beast’i de incelemeden geçmek istemedik. Aslında incelemeye bir genişleme paketi olarak başlasak da sonunda anladık ki bu başlı başına eksiksiz bir zombi oyunu olmuş ve beklediğimize de değmiş. Detayları merak ediyorsanız okumaya devam.

The Beast, kronolojik olarak ilk oyundan 13 yıl sonra, ilk ve ikinci oyun arasında geçiyor. Geri dönen kahramanımız Crane Avrupa’da bir köyde çılgın bilim insanı Baron tarafından esir tutuluyor ve üzerinde sürekli deneyler yapılıyor. Bu deneyler, başına gelen her şeyle ilgili flashback’ler ve kabuslar yaşayan ve hayatı boyunca travma yaşayan Kyle üzerinde derin izler bırakmış durumda. Yıllarca süren acıların ardından ise Kyle kaçmayı başarıyor ve böylece de oyun başlıyor.

Görsel olarak yine çok etkileyici
İlk olarak şunu belirtmemiz gerekiyor ki oyun çok iyi görünüyor ve çok iyi çalışıyor. Elbette ikinci oyunun ardından daha fazla şaşırtacak kadar gelişme yok ama beklentilerini boşa çıkarmayacağını söyleyebiliriz. En azından bizim için öyle oldu. Aydınlatma hala en güçlü yanlarından biri. Castor Woods’ta gün batımında dolaşmak ya da geceleri fenerlerin karanlığı delip geçmesini izlemek muhteşem. Görsel açıdan çok bir yenilik olmasa da Techland grafik motorunun başarısı bize iyi bir oyun sunmaya devam ediyor. Kare sayısı neredeyse her an stabil ve deneyimi bozacak bir sorun oluşturmuyor.

Xbox Series X ve PS5’te iki görüntüleme modu arasından seçim yapılabiliyor. Performans seçeneği, daha yüksek kare hızları karşılığında görüntü kalitesini düşürüyor. Biz ise oyunu Xbox Series S üzerinde oynadık. Burada tek bir 30 fps modu var ve elbette aynı esnekliği sunmuyor, ancak görsel kalitesindeki düşüş çok büyük sayılmaz. Optimizasyon noktasında oldukça başarı olduğunu da söyleyebiliriz.

Açık dünya keşfetmeyi teşvik ediyor
Terk edilmiş turistik köylerden sanayi bölgelerine ve bataklıklara kadar haritalar çok detaylı. Büyük ve oldukça çeşitlilik gösteren açık dünya sizleri keşfetmeye davet edecek farklı bölgeler ve biyomlar sunuyor. Ses açısından da her şey uyumlu. Müzik gerilimli anlarda yükseliyor ve enfekte olanlar sessizliğin konforlu olmasını engelliyor. Mümkünse kulaklıkla oynamanızı tavsiye ederiz.

Dying Light: The Beast serinin en iyi yönlerini korumuş. Türkçe arabirim ve alt yazı desteği ile aksiyona ve hikâyeye daha da fazla dahil olmanızı sağlayan mükemmel bir iş çıkarılmış. Değişmeyen diğer bir şey ise kanlı sahneler! Uzuvların kopması, infazlar ve kan efektleri, bu türü sevenler için tam bir şölen sunuyor.

Canavar modunda oynamak müthiş
The Beast, Techland’in ne yaptığını bildiğini ve seriyi nasıl yönlendireceğini kontrol altında tuttuğunun en iyi örneği olmuş. Parkur mekaniği yine ön planda ve The Beast’in en eğlenceli kısmı olmaya devam ediyor. Çatılarda hareket ederken, zıplarken ya da çeviklikle zombi sürülerini atlatmaya çalışırken asla sıkılmıyorsunuz. Hareket mekaniği öğrenmesi kolay, zaman ayırırsanız da gerçekten daha eğlenceli bir hale geliyor.

Dövüşler ise her zamankinden daha vahşi. En acımasız yeni özelliklerden biri, düşmanlar öldürüldükçe dolan bir öfke çubuğuyla etkinleştirilen Kyle’ın Canavar Modu . Bu noktada, Kyle birkaç saniyeliğine dönüşerek kaos yaratıyor ve durdurulamaz bir canavara dönüşüyor. Güçlü silahsız saldırılar gerçekleştirebiliyor, ortamdaki nesneleri fırlatabiliyor, büyük düşmanların üzerine binip kalabalıkları kontrol etmek için yere çarpma hareketi yapabiliyor. Oyuna yarı insan yarı da canavar olarak başlayan karakterimiz oyun ilerledikçe karşı tarafa biraz daha yaklaşıyor.

İlk kez işlevsel bir arazi aracına sahibiz
Emin olun silahları ve yakın dövüş yetenekleri olan bir insan olmakla, canavar moduna geçip vahşiliğe bürünmek arasında büyük bir fark var. Canavar modundayken, kafaları uçurabilir ve özel yeteneklerinizi kullanarak yolunuzu temizleyebiliyorsunuz. Castor Woods’ta gezinmek bir keyif ve bunu yürüyerek veya haritanın dört bir yanına dağılmış Şerif’in 4×4’leriyle yapabiliyorsunuz. Seride ilk kez işlevsel bir arazi aracı bulunuyor ve harika iş çıkarıyor. Hızlı hareket etmek, zombilere çarpmak ve görevler için kullanabilirsiniz. Ancak yakıt tüketimine ve patlayan zombilerin üzerinden geçmemeye dikkat etmelisiniz. Ayrıca bu aracın çok ses çıkardığı için zombileri çekeceğini de unutmayın.

Önceki oyunlarda olduğu gibi bir tırmanma kancası edinme seçeneğimiz de var, ancak bu gerçekten çok az şey katıyor ve parkur için önemli bir araç olan birinci veya ikinci Dying Light’taki tırmanma kancasına kıyasla önemsiz kalıyor. Burada kırsal ortama pek uymuyor.

Gündüz keşif gece katliam
Serinin önceki oyunlarını oynamış olanların bileceği gibi gündüzleri oyun daha kontrollü, daha çok keşif ve kaynak arama odaklıyken, geceleri tam anlamı ile işler tersine dönüyor. Dışarı çıkmak hayatınızı tehlikeye atmakla eş anlamlı. Dying Light bu noktada özüne dönüyor. Koşmak, saklanmak ya da savaşmak size kalmış.

Yine bol bol karanlık alanlar var ve elbette en iyi ödülleri almak istiyorsanız gizlilik ve ultraviyole ışığı kullanarak enfekte olmuşlarla dolu yerlere girmemiz gerekiyor. Ayrıca, her zamanki gibi crafting de oyunda önemini koruyor. Bulduklarınızla yapabileceğiniz silahlar, iyileştirmeler ve nesneler, hayatta kalmak için oldukça önemli. Ve eğer işbirliği yapmayı seviyorsanız, dört oyuncuya kadar oynanabilen mod eğlenceyi katlıyor. Arkadaşlarla omuz omuza savaşmak oyuna bağımlılık yaratan ekstra bir eğlence katıyor.

Bu oyuna genişleme paketi demek haksızlık olur!
Ana hikaye ortalama 20-25 saatten uzun süresi ile oyunu bir genişleme paketinin ötesinde olduğunun en büyük kanıtı. Elbette Castor Woods’u keşfetmek, silahları geliştirmek, yan görevleri tamamlamak ve ortak oyun modunda bu süre hızla artıyor. Hele ki arkadaşlarınızla oynarken saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varamıyorsunuz. Başta da belirttiğimiz gibi bir genişletme olarak düşünülmüş olsa da aslında tam bir oyun kadar kapsamlı.

Sonuç
Dying Light: The Beast, Crane’i özleyen serinin takipçilerine tam istediklerini sunuyor. Grafiklerde ekstra yenilik beklememek gerek ama teknik olarak sağlam duruyor ve oynanışı sizi içine çekiyor. Kyle Crane’in hem insani çatışmaları hem de canavar olma durumunun hikâyesi seriye taze kan katmış. Bazıları için yenilikler az olabilir ama bu, başından sonuna kadar dengeli, içerik bakımından zengin ve oyuncuyu tatmin eden bir deneyim sunduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ayrıca kooperatif oynanışın katkısıyla, zombili aksiyon dünyasında kendine emin bir yer ediniyor. Türkçe dil desteği olması da cabası.
90
Yayıncı Techland
Geliştirici Techland
Platform Xbox Series S/X, Xbox, PC, PS5, PS4
Tür Aksiyon, Macera, RPG
Web https://dyinglightgame.com/



Yorum gönder