Heyecanlandıran keşif: Gezegenimizin içinde saklanan “Eski Dünya”
Arkeoloji değil, jeokimya… Yapılan analizler, Dünya’nın en eski kayalarında tuhaf bir potasyum izotopu dengesizliği saptadı. Peki ama tüm bilim dünyasını şaşırtan bu keşif, Dünya’nın geçmişi hakkında bize hangi ipuçlarını veriyor.
Zaman içerisinde bir geminin tüm parçaları yenilenirse, onun hala aynı gemi olduğu söylenebilir mi? Bu felsefi Theseus Paradoksu, gezegenimiz Dünya için de hep konuşulur. Yaygın bilimsel görüşe göre, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Mars büyüklüğünde bir göktaşının çarpması, proto-Dünya’nın kimyasını tamamen “sıfırlamış” ve eski halinden geriye hiçbir şey bırakmamıştı.
Ancak yeni bir keşif, bu köklü anlayışı yerle bir edebilir. ABD, Çin ve İsviçre’den uluslararası bir araştırma ekibi, Nature Geoscience dergisinde yayımlanan makalelerinde, milyarlarca yıllık jeolojik değişimlere mucizevi bir şekilde direnmiş gibi görünen eski bir kimyasal imza tespit ettiklerini bildirdi. Ekip, antik kaya örneklerinde potasyum izotoplarında, modern Dünya’daki bilinen hiçbir jeolojik süreçle açıklanamayan tuhaf bir dengesizlik buldu.
Çarpışmanın ardından kalan potasyum anomalisi
Bir süredir gezegen bilimciler, dev çarpışmanın Dünya’yı kelimenin tam anlamıyla astronomik bir değişime uğrattığından şüpheleniyorlardı. Genel kanı, çarpışmanın neden olduğu yoğun ısı ve basınç altında proto-Dünya’yı oluşturan tüm malzemelerin günümüz araştırmacılarının aşina olduğu biçimlere dönüştüğü ya da onlarla tamamen yer değiştirdiği yönündeydi. Bu kimyasal “sıfırlanmanın”, gezegenimizde yaşamın ortaya çıkmasına yol açan koşulları yarattığı varsayılıyordu.
Araştırmacılar, gezegenimizin en eski zamanlarını anlamak amacıyla potasyum elementine odaklandı. Normalde potasyum, belirli bir Potasyum-39 ve Potasyum-41 kombinasyonunda bulunuyor. Daha önceki çalışmalar, meteoritler gibi dünya dışı nesnelerin, genellikle biraz daha yüksek oranda Potasyum-40 içeren belirgin potasyum profillerine sahip olduğunu göstermişti.
Bu bilgiden yola çıkan ekip, Grönland ve Kanada‘daki toz kayalar ve Hawaii’deki lav yatakları gibi Dünya’daki en eski kayaçları inceledi. Laboratuvarda yapılan kimyasal analizler sonucunda ortaya çıkan potasyum profili ise tam anlamıyla şaşırtıcı oldu. Araştırmacıların daha önce ne Dünya’da ne de kozmik nesnelerde gördükleri hiçbir şeye benzemeyen bu profilde, Potasyum-41’de belirgin bir “eksiklik” vardı. Bu anomali o kadar tuhaftı ki, araştırmacılar bunu fark etmeyi “bir kepçe dolusu sarı kum yerine bir kovada tek bir kahverengi kum tanesi görmek gibi” olarak tanımlıyor.
Bilinen tüm meteoritlerin ve jeolojik süreçlerin çoklu simülasyonları ve takip araştırmaları, bu kimyanın ortaya çıkmasının mümkün ve doğal bir yolu olmadığına işaret ediyor. Makaleye göre, bu malzemenin varlığına dair en geçerli açıklama, bunun proto-Dünya’dan kalma, hayatta kalan bir kalıntı olması. Yani “eski” Dünya’nın izleri, bugün bile yaşıyor olabilir.
Çalışmanın eş başyazarı gezegen bilimci Nicole Nie, “Bu, proto-Dünya materyallerini koruduğumuza dair belki de ilk doğrudan kanıt” diyor. Nie, bu çok eski imzanın Dünya’nın evrimi boyunca yavaş yavaş silinmesini beklediklerini, bu nedenle keşfin inanılmaz olduğunu ekliyor.
Elbette, aynı potasyum anomalisine sahip garip bir göktaşının keşfedilmesi gibi alternatif bir açıklama da olabilir. Ancak her iki durumda da, bu bulgular, gezegenimizin ilk günleri ve dev çarpışmanın etkileri hakkında hala öğreneceğimiz çok şey olduğunu gösteriyor. Belki de bu dersler, evreni incelerken yaptığımız varsayımları yeniden gözden geçirmemizi sağlayabilir.
 
			


Yorum gönder