Çiçek hastalığını yeryüzünden silen, çocuk felci salgınlarını bitiren aşılar, tıp tarihinin en büyük başarıları arasında yer alıyor. Aşıların kazandığı zaferler arasında, pek çok kişinin bilmediği ve adı daha az anılan, 1980’lerden önce çocukluk çağı enfeksiyonlarının önde gelen nedenlerinden biri olan Hib hastalığı da bulunuyor.

Hib, Haemophilus influenzae tip B adı verilen bir bakteriden kaynaklanır. İlk olarak 1892 yılında Richard Pfeiffer tarafından tanımlandığında, gribe neden olduğu sanılıyordu. Daha sonra bu bakterinin gribe ikincil bir enfeksiyon olduğu anlaşıldı. Bu bakteri, sağlıklı insanların burunlarında zararsız bir şekilde var olabiliyor, ancak invaziv bir enfeksiyona dönüştüğünde, özellikle küçük çocuklar için durum hızla tehlikeli hale geliyordu.

Hib hastalığının invaziv formları büyük ölçüde çocukları etkilerken, vakaların yaklaşık %60’ı 12 aylıktan küçük bebeklerde görülüyordu. Anneden plasenta ve anne sütü yoluyla alınan antikorlar bebekleri bir miktar korusa da, 6 ila 11 aylık bebekler en riskli grubu oluşturuyordu.

Hib, aşı geliştirilmeden önce çocuklarda bakteriyel menenjitin en yaygın nedeniydi. Yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, ense sertliği ve kusma gibi belirtilerle seyreden bu durum, ciddi vakalarda nöbetlere ve komaya ilerleyebiliyordu. Tıbbi tedaviye ve antibiyotiklere erişime bağlı olarak vaka ölüm oranları %40’a kadar çıkabiliyordu.

Hastalığı atlatanlar için bile tehlike geçmiyordu. Hib menenjiti, görme ve işitme kaybı gibi ömür boyu sürecek ciddi komplikasyon riskleri taşıyordu. İngiltere’de aşıdan önce her yıl yaklaşık 1.500 Hib vakası görüldüğü, bunun da 900 menenjit vakasına ve 60 ölüme yol açtığı tahmin ediliyor. Hib’in neden olduğu diğer ciddi durumlar arasında, boğazda ölümcül şişmeye yol açan epiglotit, zatürre ve septisemi (kan zehirlenmesi) bulunuyordu.

Aşının gelişimi ve küresel eşitsizlik

Hib aşısı, 1985 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde piyasaya sürüldü ve geliştirilmiş bir versiyonu iki yıl sonra kullanıma sunuldu. Bu aşılar, bakterinin bağışıklık sistemini harekete geçirecek kadar güçlü, ancak hastalığa neden olmayacak kadar zayıf bir kısmını içeriyor. Bugün Hib aşısı, birçok ülkede standart bebek aşılama programının bir parçası olarak uygulanıyor.

Ancak bu hayati korumaya erişim dünya genelinde eşit değil. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl dünya çapında 3 milyon ciddi Hib hastalığı vakası yaşanıyor. Küresel aşı kapsamı %78 olarak tahmin edilse de, DSÖ Batı Pasifik Bölgesi gibi bazı yerlerde bu oranın sadece %34’e ulaştığını söylüyor.

Ayrıca, H. influenzae bakterisinin antibiyotiklere karşı dirençli suşlarının tespit edilmeye başlanması, aşı kapsamının iyileştirilmesini de önemli bir görev haline getiriyor. Hib aşısı, tıp biliminin zaferlerinden biri olsa da, küresel aşılama çabaları aksadığı sürece sessiz bir tehdit olmaya devam edecek.