Hollywood’un en büyük yalanı: Piramitler gerçekten de tuzaklarla mı dolu?
Filmlerde gördüğümüz çivili çukurlar, tavandan inen bıçaklar ve yılanlarla dolu gizli odalar… Antik Mısır piramitleri, popüler kültürde adeta bir tuzak labirenti olarak betimlenir. Ancak Mısırbilimciler, bu imajın tamamen yanlış olduğunu söylüyor.
Hollywood filmleri ve video oyunları sayesinde zihnimizde yer eden bir imge var: Lanetli, gizli geçitlerle kaplanmış, kazıklı kuyular ve tavandan inen bıçaklarla dolu Mısır piramitleri… Ancak Mısırbilimciler, bu popüler kültür mitinin gerçeği yansıtmadığını açıkça belirtiyor. Antik Mısırlılar, piramitleri korumak için elbette büyük çaba sarf ettiler, fakat ne yazık ki tuzaklar bu yöntemlerin bir parçası değildi.
Mısırbilimci Reg Clark şöyle diyor: “Hayır, piramitlerde tuzak kullanmadılar, ama içeri girmeyi inanılmaz derecede zorlaştırabiliyorlardı.” Bağımsız Mısırbilimci Rolf Krauss da bu fikri destekleyerek, film ve oyunlarda sıkça görülen çivili çukurlar veya ip tuzaklarının Eski Mısır’da uygulanmadığını vurguluyor.
Krauss, bu tür yöntemlerin zaten etkili olamayacağını belirtiyor; zira mezar soygunları genellikle kalabalık gruplar tarafından yapılırdı ve bir tuzak en fazla bir ya da iki kişiyi durdurur, geri kalan hırsızlar ise yollarına devam ederdi.
Mısırlılar güvenliği mimaride aradı
Antik Mısırlılar, mezar güvenliği konusunda daha çok mimari çözümlere başvurdular. Reg Clark’ın mezar koruması üzerine yazdığı kapsamlı çalışmada açıkladığına göre, piramitlerin inşa edilme nedenlerinden biri de firavunların mezarlarını daha güvenli hale getirmekti.
Önceleri “mastaba” adı verilen, düz çatılı ve dik yamaçlı duvarlara sahip mezarlar inşa ediliyordu ve bu mezarların soyulması nispeten kolaydı. Piramitler ise bu soruna dev bir kütle ile çözüm getirdi. Piramitlerin devasa hacmi ve dayanıklı malzemelerden oluşan yapısı, mezar odalarına doğal bir koruma sağlıyordu. Bir soyguncunun firavunun gömüldüğü odaya ulaşabilmesi için derin tüneller kazması gerekiyordu.
Firavun gömüldükten sonra, ana girişler titizlikle kapatılır, uzun ve dar geçitler ise devasa taş bloklarla doldurulurdu. Büyük Piramit’te mezar odasına çıkmayan kör geçitlerin bulunması da, bunların hırsızları şaşırtmak için yapılıp yapılmadığı sorusunu halen canlı tutuyor.
En büyük tehlike: Çökme ve yakalanma riski

Aslında piramidin içindeki en gerçekçi tehlikelerden biri, mimarinin kendisiydi. Clark, bazı piramitlerdeki bu tıkanıklıkların bizzat bir risk oluşturduğunu belirtiyor. Örneğin, 1950’lerde Mısırlı arkeolog Zakaria Goneim‘in Sekhemkhet Piramidi’ndeki kazılarında, ana giriş koridorunun üzerindeki dolgu taşlarının işçilerin üzerine çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetmişti.
Mimari önlemlerin yanı sıra, mezar odalarını korumak için bazen büyülü koruma metinleri kullanılırdı. Ancak “Piramit Metinleri” olarak bilinen bu yazılar, popüler kültürün aksine, bir hırsıza lanet okumaktan çok, firavuna öteki dünyadaki yolculuğu sırasında büyüsel koruma sağlamayı amaçlıyordu.
Soyguncuların karşılaştığı en büyük caydırıcı tehdit ise yakalanmaktı. Clark’ın aktardığı belgelere göre, 20. Hanedanlık dönemine ait bir metinde, mezar soyguncularına verilen cezanın burnun ve kulakların kesilmesinin ardından kazığa oturtulmaya kadar gidebildiği görülüyordu.
Piramitlerin inşa edilmesi neden sona erdi?
Ne yazık ki, tüm bu mimari ve yasal önlemlere rağmen, koruma yöntemleri çoğunlukla başarısız oldu. Khufu için inşa edilen Büyük Piramit de dahil olmak üzere pek çok piramit, antik ya da Orta Çağ’da soyuldu.
Bu durum, firavunların mezar yeri stratejisini değiştirmelerine yol açtı. 18. Hanedanlık döneminden itibaren firavunlar, piramitlere gömülmek yerine, gizlilik üzerine kurulu bir nekropol olan Krallar Vadisi’ne gömülmeyi tercih ettiler. Ancak bu yeni yer bile hırsızlığı tamamen durduramadı; vadideki pek çok mezar soyuldu ve bu talihsiz akıbetten yalnızca Tutankhamun’un nispeten küçük ve iyi gizlenmiş mezarı kurtulabildi.



Yorum gönder