Londra’da yaşayan Türk’e kesilen ilginç ceza: Mazgala kahve dökmek neden suç?
Londra’da bir Türk kadına, sokağa kahve döktüğü için ceza kesilmesi, günlük alışkanlıklarımızın çevresel etkilerini gündeme getirdi. Uzmanlar, özellikle süt ve şeker içeren kahve kalıntılarının, su yollarındaki oksijeni tüketerek balıkları boğabileceği konusunda uyarıyor.
Batı Londra’da yaşayan bir Türk olan Burcu Yesilyurt, geçtiğimiz günlerde aldığı ilginç bir cezayla manşetlere konu olmuştu. Kahvesinin dibini bir yol giderine döktüğü için para cezası kesilen Yeşilyurt’un başına gelen bu olay, basit bir günlük alışkanlığın çevresel sonuçlarını da yeniden gündeme taşıdı.
Her ne kadar yerel yönetim daha sonra 150 sterlinlik bu cezayı iptal ettiğini açıklasa da, bilim insanları kahve atıklarının gelişi güzel dökülmemesi gerektiği konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor.
Bu tartışmanın temelinde, evimizdeki lavabolar ile kamusal alanlardaki yüzey suyu giderlerinin çalışma prensibindeki fark yatıyor. Evdeki atık su genellikle arıtma tesislerine giderken, ne yazık ki birçok yüzey suyu gideri doğrudan yerel nehirlere ve derelere akıyor, üstelik herhangi bir arıtma işleminden geçmeden.
Tek bir fincan kahve atığı önemsiz görünebilir; ancak drenaj sistemleri uzmanı Michael Burrows’un da belirttiği gibi, binlerce kişinin bunu düzenli olarak yapması durumunda çevresel etki hızla büyüyerek ciddi bir soruna dönüşüyor. Çevre Koruma Yasası‘nın, atıkların ‘suyu veya toprağı kirletebilecek şekilde’ atılmasını yasaklaması da bu durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.
Süt ve şekerin gizli tehlikesi: Su yollarında oksijen tüketimi
Siyah kahve, tek başına çok büyük bir kirletici olmasa da, işin içine süt, krema veya şeker girdiğinde durum tamamen değişiyor. Özellikle kapuçino veya bol köpüklü latte gibi kahvelerin kalıntıları, potansiyel çevresel etkiyi kat kat artırıyor.
Süt, doğal bir ürün olsa da, su yollarına karıştığında ciddi bir kirleticiye dönüşebilir. Süt ve şeker gibi organik maddeler su yollarına ulaştığındaysa, sudaki doğal bakteriler bunları parçalamak için beslenmeye başlar ve bu süreçte sudaki oksijeni hızla tüketirler. Portsmouth Üniversitesi’nden su kimyası uzmanı Profesör Gary Fones, sütün “Biyolojik Oksijen İhtiyacı” değerinin son derece yüksek olduğunu, hatta arıtılmamış evsel atık sudan 400 kat daha fazla kirletici olabileceğini açıkladı.
Sudaki oksijen seviyelerinin bu şekilde düşmesi, balıkların ve diğer su canlılarının boğulmasına yol açarak ekosistemi tehdit eden bir durum. Ancak Profesör Fones, ekosistemde ciddi bir bozulma için tankerin devrilmesi gibi “felaket” düzeyinde bir dökülme gerektiğini, tek bir fincanın Thames Nehri’nin büyüklüğü karşısında “bir damla” kaldığını da ekliyor.
Giderlerin baş belası: Tıkanıklıklar ve “yağ dağları”
Kahvenin kamusal giderlere dökülmesinin bir diğer büyük problemi ise tıkanıklıklar. Sıvılar zararsız görünse de, kahve telvesi, süt ve şeker kalıntıları giderlerin içinde birikerek diğer atıklar için adeta bir yapıştırıcı görevi görüyor. Bu durum, boruların yavaş akmasına, kötü kokulara ve nihayetinde tam tıkanıklıklara neden oluyor.
Daha da kötüsü, bu yağlı kalıntılar zamanla kanalizasyon sisteminde birikerek korkulan “yağ dağlarını” oluşturuyor. Atılan yağ, gres, ıslak mendil ve diğer çöplerle birleşen bu birikintiler, metlerce yükselebilen, yüzlerce ton ağırlığa ulaşabilen devasa kütlelere dönüşebilir. Londra’da bulunan bir yağ dağı, 130 ton ağırlığıyla iki Airbus A318 uçağı kadar büyüktü.
Uzmanlar, sütlü kahveden gelen kalıntıların tek başına bir yağ dağı oluşturmayacağını, ancak binlerce kişinin bu tür atıkları düzenli olarak dökmesiyle tıkanıklık olasılığının ciddi şekilde arttığını vurguluyor. Ancak Profesör Fones, asıl büyük problemin, kahve dökülmeleri yerine, yollardan su yollarına ve kanalizasyon sistemine karışan mikroplastikler, toksik kimyasallar ve lastik bileşenleri gibi atıklar olduğunu sözlerine ekliyor.



Yorum gönder