Vücudumuzdaki GPS sistemi: Altıncı his gerçekten var!
Sinirbilimciler, hayati işlevlerimizi yöneten ve bizi yemek yemeye yönlendiren o bilinçli “açlık hissinin” arka planındaki tam mekanizmayı deşifre ediyor. İşte tam da bu noktada devreye İnterosepsiyon giriyor. Peki ama nedir bu İnterosepsiyon dedikleri?
İnsanlık olarak varoluşumuzu görme, koklama, tatma, dokunma ve işitme olmak üzere beş temel duyuya borçlu olduğumuza inanırız. Ancak bilim insanları, duyusal dünyamızın bu klasik sınırların çok ötesine uzandığını öne sürüyor.
Tartışılan sayısız duyudan biri, belki de “altıncı his” olarak tanımlanmaya en yakın aday: İnterosepsiyon. Bu gizemli içsel duyuyu derinlemesine incelemek üzere Scripps Research ve Allen Institute’tan araştırmacılar, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’nden (NIH) tam 14,2 milyon dolarlık devasa bir hibe aldı.
İnterosepsiyon nedir?
İnterosepsiyon, en basit tanımıyla, vücudun içsel durumunu algılama duyusu. Açlık, susuzluk, yorgunluk, hatta duygusal durumlarımızı ve tuvalet ihtiyacımızı bile fark etmemizi sağlayan temel mekanizma budur.
Bu sistem, sinir ağımız aracılığıyla vücudun fizyolojik sinyallerini sürekli olarak tespit edip yorumlayarak iç dengemizin korunmasına yardımcı olur. Süreç, karmaşık ancak hayatidir. Açlık hissettiğimizde, bir sinir hücresindeki algılayıcı bu durumu fark eder. Sinyal beyindeki talamus adı verilen bölgeye iletilir ve burada işlenir; bu sırada mide kasılmaları başlar. Talamus bu bilgiyi daha sonra insulaya gönderir. İnterosepsiyonun merkezi olan insulada sinyal çözümlenir ve kişi kendini bilinçli olarak “aç” hissetmeye başlar. Bu farkındalık, bizi yiyecek aramaya yönlendirerek davranışımızı değiştirir.
Beş klasik duyudan farklı olarak, interosepsiyon dış dünyadan gelen uyaranlara değil, tamamen vücudun kendi içinden gelen sinyallere dayanır. Bu sistem, özel duyu organları yerine; dolaşım, sindirim ve bağışıklık gibi hayati sistemleri izleyen karmaşık bir sinir ağı aracılığıyla çalıştığı için çoğu zaman farkında olmadan devreye girer ve bu yüzden “gizli altıncı his” olarak anılıyor.
Bu hayati işlevin sürdürülmesinde kilit rol oynamasına rağmen, interosepsiyon uzun yıllar boyunca sinirbilimin görece ihmal edilmiş bir alanı olarak kaldı. Bunun temel nedenleri, içsel sinyallerin çok katmanlı olması, geniş alanlara yayılması ve analiz edilmesinin zorluğuydu. Ayrıca, bu sinyalleri taşıyan nöronların kesin anatomik sınırlarının bulunmaması da araştırmacıların işini zorlaştırıyordu.
Ancak bu sistemdeki bozulmaların sağlığımız üzerinde önemli etkileri olduğu artık biliniyor. İnterosepsiyonun dengesizliği; otoimmün hastalıklar, kronik ağrı, nörodejeneratif rahatsızlıklar ve yüksek tansiyon gibi birçok durumla doğrudan ilişkilendiriliyor.
Kapsamlı haritalama projesi başlıyor
Bu bilimsel boşluğu doldurmak amacıyla, Nobel ödüllü sinirbilimci Ardem Patapoutian’ın öncülüğündeki Scripps Research ve Allen Institute’tan bilim insanları önemli bir adım attı. NIH’nin Dönüştürücü Araştırma Ödülü (Director’s Transformative Research Award) desteğini kazanan ekip, beş yıl içinde 14,2 milyon dolarlık fonla bu içsel duyunun ilk kapsamlı haritasını çıkarmayı hedefliyor.
Patapoutian, NIH’nin bu kadar karmaşık bir sistemi anlamak için gerekli olan iş birliğine dayalı bilimi desteklemesinden memnuniyet duyduklarını belirtti. Ekipteki Li Ye ise araştırmanın, iç organlar ile sinir sistemi arasındaki uyumun nasıl sürdürüldüğüne dair yeni soruların doğmasına katkı sağlamasını umduklarını söylüyor
Bu fon sayesinde ekip, duyusal nöronların çeşitli iç organlarla nasıl bağlantı kurduğunu haritalayarak, bu sinir yollarının anatomik ve moleküler düzeyde kataloglandığı üç boyutlu bir harita oluşturacak. Bu büyük çalışma tamamlandığında, beden ile beyin arasındaki bu gizemli iletişim mekanizmaları daha iyi anlaşılacak ve böylece birçok hastalığın tedavisine yönelik yepyeni yaklaşımların geliştirilmesi mümkün olacak.



Yorum gönder