Teknoloji dünyasında 2022 yılının sonlarında ticari olarak kullanıma sunulan ChatGPT ile başlayan yapay zeka (AI) devrimi, kısa sürede tüm dikkatleri bu alana çekti ve adeta bir teknolojik dönüm noktası yarattı. ChatGPT’nin küresel çapta hızla yayılması, yapay zeka yazılımlarına yönelik ilgiyi ve yatırımları daha önce görülmemiş seviyelere taşıdı.

ChatGPT’nin viral hale gelmesinden bu yana geçen yaklaşık iki buçuk yılda yapay zeka teknolojilerinde baş döndürücü gelişmeler kaydedildi. Ancak bu hızlı ilerleme, AI’nin iş dünyası ve çalışanlar üzerindeki potansiyel etkilerine, özellikle de yaygınlaşan “işlerimizi kaybedecek miyiz?” endişesine dair tartışmaları da beraberinde getirdi.

Yapay zeka alanındaki bu hızlı ilerlemeler devam ederken, OpenAI’nin yeni, daha yetenekli modellerinin yanı sıra Google’dan Gemini, Anthropic’ten Claude ve DeepMind’dan DeepSeek gibi güçlü rakipler de benzer yeteneklerle AI ekosistemini zenginleştiriyor. AI teknolojisindeki en güncel ve dikkat çekici akım ise, “aracı davranış” (agentic behavior) olarak adlandırılan ve yapay zekanın, insan müdahalesine gerek kalmadan belirli, karmaşık görevleri üstlenmesine olanak tanıyan bir yetenek. Yeni nesil AI sistemleri, internet üzerinde bilgi toplamaktan, otomatik kod yazmaya, hatta belirli iş süreçlerini yönetmeye kadar geniş bir yelpazede görevleri yerine getirebiliyor. Elbette, yapay zekanın bu denli otonom yetenekler kazanması, birçok insanın işlerini kaybetme veya mesleklerinin değer kaybetmesi endişelerini daha da derinleştiriyor.

Korkular gerçekleşmiyor mu? Şaşırtıcı bir araştırma bulgusu

Bu endişelerin tamamen yersiz olduğunu söylemek zor olsa da, konuya farklı bir perspektif sunan yeni bir bilimsel çalışma dikkat çekiyor. Chicago Üniversitesi ve Kopenhag Üniversitesi ekonomistleri Anders Humlum ve Emilie Vestergaard tarafından yapılan bu araştırma, yapay zekanın işgücü piyasası üzerindeki etkilerinin, düşünüldüğü kadar hızlı veya yıkıcı olmayabileceğini öne sürüyor. Araştırmanın bulgularına göre, ChatGPT gibi üretken yapay zeka araçlarının, yakın dönemde işgücü piyasası genelinde veya toplam verimlilik üzerinde beklenen büyük etkiyi yaratmadığı ve çalışanların çalışma saatlerini belirgin şekilde artırmadığı belirtiliyor.

Peki yapay zeka görevleri kolaylaştırırken neden genel verimlilikte büyük bir sıçrama yaşanmıyor? Çalışma, yapay zekanın bazı görevleri otomatize etse veya kolaylaştırsa da, AI kullanımının beraberinde getirdiği denetim, doğrulama veya entegrasyon gibi ek iş yüklerinin ortaya çıktığını ve bunun beklenen üretkenlik artışını dengelediğini vurguluyor. Örneğin, eğitim sektöründe öğretmenler, öğrencilerin yapay zeka destekli araçları kullanıp kullanmadığını kontrol etmek veya AI tarafından üretilen ödevleri değerlendirmek için fazladan zaman harcamak zorunda kalıyor. Benzer şekilde, AI kullanıcılarının, sohbet botlarından veya diğer AI sistemlerinden gelen bilginin doğruluğunu, tutarlılığını ve bağlamını incelemek için ek süre ayırması gerekebiliyor. Bu durum, AI’nın sağladığı kolaylığın, getirdiği yeni sorumluluklarla dengelendiğini gösteriyor.

Danimarka örneği: Kimler incelendi, sonuçlar ne oldu?

Bu bulgular, Danimarka’da geniş bir örneklem üzerinde yapılan kapsamlı bir incelemeye dayanıyor. Yaklaşık 7.000 farklı iş yerini ve 25.000’den fazla çalışanı kapsayan bu analizde, yapay zeka gelişmelerine karşı geleneksel olarak ‘hassas‘ veya ‘zayıf‘ olduğu düşünülen 11 farklı meslek grubu mercek altına alındı.

Bu meslekler arasında muhasebeciler, müşteri destek uzmanları, öğretmenler, yazılımcılar, gazeteciler ve işçi temsilcileri gibi profiller bulunuyor. Araştırmadan elde edilen genel bulgular, yapay zekanın incelenen bu meslek gruplarındaki iş hacmini veya çalışma saatlerini anlamlı bir şekilde düşürmediğini ve çalışanların büyük bir çoğunluğunun mesleklerini koruduğunu gösteriyor. Ancak, araştırmanın özellikle Danimarka gibi belirli bir Avrupa ülkesinin işgücü piyasası üzerine odaklandığı ve elde edilen sonuçların tüm dünya pazarlarına veya farklı ekonomik yapıdaki ülkelere doğrudan genelleştirilemeyeceği önemli bir not olarak eklemek lazım.

Araştırmacılardan Anders Humlum, yapay zeka sistemlerinin henüz tüm görevleri tam anlamıyla otomatize edemediğine dikkat çekerek, durumu şöyle özetliyor: “Hala AI teknolojilerinin ‘orta aşama’sındayız ve insanlar bu yeni aracın ne zaman ve nasıl en faydalı şekilde kullanılabileceğini anlamaya çalışıyor.

Bu açıklama, AI’nin tam potansiyeline ulaşmasının veya iş süreçlerine tamamen entegre olmasının zaman alacağını işaret ediyor. Ayrıca, araştırma, yapay zekanın getirdiği potansiyel üretkenlik artışının, incelenen iş yerlerinde çalışanların maaşlarına veya gelirlerine kayda değer bir oranda yansımadığını da gösteriyor; bu da AI’nın getirdiği ekonomik değerin çalışanlara henüz yeterince aktarılmadığı şeklinde yorumlanabilir.

Sonuç olarak, bu çalışma yapay zekanın iş dünyasına etkisinin, yaygın korkulardaki gibi ani ve yıkıcı bir iş kaybı dalgası yaratmak yerine, daha karmaşık ve dengelenmiş bir süreç şeklinde ilerleyebileceğini öne sürüyor; en azından belirli pazarlarda ve mevcut teknoloji seviyesinde AI, görevleri dönüştürüyor ancak aynı oranda yeni iş yükleri de yaratabiliyor.