Yeni teori: Uzaylılar gelemiyor, çünkü onlar da bizim gibi sıkışıp kalmış olabilirler!
Evrende yalnızlık mı çekiyoruz? Yeni teori, gelişmiş uzaylı medeniyetlerinin bize benzer sınırlılıklar altında sıkışıp kalmış olabileceğini ileri sürüyor. Belki de bu yüzden onlarla hâlâ karşılaşamadık.
1950 yılında, ünlü astrofizikçi Enrico Fermi, meslektaşlarıyla sıradan bir öğle yemeğinde derin bir soru sordu: “Herkes nerede?” Yani eğer gelişmiş uzaylı medeniyetlerinin bir yerde var olma olasılığı çok yüksekse, neden onlara dair hiçbir iz bulamıyoruz? Bu soru, Fermi paradoksu olarak bilinir ve o günden beri araştırmacıların zihnini kurcalıyor. Şimdi ise astrofizikçi Robin Corbet, bu tuzağa “radikal gündeliklik” adlı bir kavramla yaklaşmayı öneriyor.
Maryland Üniversitesi, Baltimore County’de kıdemli araştırma bilim insanı olan Corbet, NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’ne bağlı olarak çalışıyor. Ona göre galakside, bizim kadar ileri teknolojilere ulaşamamış, mütevazı sayıda uzaylı medeniyeti olabilir. Teknolojileri bizimkine oldukça yakın ve bu yüzden birbirlerini tespit edemiyor olabilirler.
Büyük sessizliğe alternatif bir açıklama
Samanyolu’nda radyo iletişimi kurabilecek medeniyet sayısını tahmin eden bir formül olan Drake Denklemi ile yapılan hesaplamalar, aslında birkaç tane olması gerektiğini gösteriyor. Biz onlarca yıldır radyo sinyalleri yaydığımıza göre, Drake Denklemi’nin cevabı en azından bir olmalı.
Daha radikal yaklaşan bazı astrofizikçiler, gelişmiş medeniyetlerin galaksinin tamamına yayılmasının astronomik zaman ölçekleri içinde kısa süreceğini öne sürüyor. Eğer uzaylılar bunu başardıysa, insanlık onların varlığını çeşitli teknosinyallerle tespit edebilirdi. Yapay elektromanyetik işaretler, yıldızlar etrafında enerji toplayan Dyson kürelerine benzer yapılar ya da Dünya’daki uzaylı kalıntıları gibi. Ama bugüne kadar bunların hiçbiri bulunamadı.
Bilim insanları, bu “büyük sessizlik” sorununu çözmek için birçok farklı hipotez geliştirdi. Belki zeki uzaylılar bizim anlayamayacağımız kadar gelişmişlerdir. Ya da belki Dünya’dan uzak durmayı tercih ediyorlardır. Ya da belki galakside gerçekten yalnızız. En kötümser görüşe göre, yeterince gelişmiş tüm uygarlıklar kendilerini yok ediyor olabilir. Corbet’e göre bu olasılıklar oldukça uç görünüyor; o yüzden farklı bir soruyu sormaya karar verdi: Ya medeniyetlerin doğal bir teknolojik sınırı olsaydı. Yani çok ileri gidemedikleri, ne bizi tespit edebilecek kadar ne de kendileri tespit edilebilecek kadar ilerleye miyorlarsa?
Belki de sadece galaksi göründüğünden daha sıkıcıdır
Corbet’in tezine göre, insanlık teknolojik ilerlemede zaten yakın bir sınırda olabilir. Uzaylı medeniyetler de benzer bir sınırla karşılaşmış, gelişip sınırı aşamadan sabit kalmış olabilir. Bu fikir, “radikal gündeliklik ilkesi” olarak adlandırılıyor. Uzaylı toplumlar dev uzay yapıları inşa etmiyor, ışık hızında yolculuk etmiyor; daha çok biz gibi, sınırlı kaynaklarla sınırlı çabalar içinde yaşıyor olabilirler.
Zamanla kozmik keşiften vazgeçip durumu değiştirmeden varlıklarını sürdürürler. Yine de Corbet, bu hipotezin uzaylı uygarlıklara dair hiçbir iz bulamayacağımız anlamına gelmediğini vurguluyor. Teknoloji sıradan düzeyde olsa bile “sızıntı radyasyonu” gibi sinyaller ortaya çıkabilir ve radyo teleskopları gelişmeye devam ederse böyle bir keşif çok uzak olmayabilir.
Ama Corbet heyecanlanmamamız gerektiğini de ekliyor: “Bu, birçok bakımdan derin sonuçlar doğurur, ama teknoloji seviyemizde büyük bir sıçrama getirmeyebilir ve bizi biraz hayal kırıklığına uğratabilir.”



Yorum gönder