Kanserin “Everest Dağı”: İlaçla tedavi edilemeyen kanser geni için tarihi buluş!

Kanserin “Everest Dağı”: İlaçla tedavi edilemeyen kanser geni için tarihi buluş!

Kanser tedavisinde karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, herhangi bir anti-kanser ilacından etkilenmeden vücuttaki diğer kansere neden olan genlerin büyümesini ve gelişmesini desteklemeye devam eden MYC (myc proto-oncogene) gibi genlerdir.

MYC adı verilen gen kanserlerin çoğunda rol oynuyor, ancak ne yazık ki genellikle “tedavi edilemez” olarak kabul ediliyor. Bu nedenle bilim insanları MYC’den sıklıkla kanserin “Everest Dağı” olarak söz etmekte.  Yeni bir çalışmada bilim insanları, bu genin RNA’sını parçalayarak farelerde kanseri etkili bir şekilde temizleyen bir molekül geliştirdiler.

Kanserin “Everest Dağı”

Esasında MYC geni hücre çoğalması, metabolizma ve kontrollü hücre ölümünün düzenlenmesinde önemli bir rol oynar ancak bu gen, her zaman yararlı değildir. Aslında, bu MYC geni çok çeşitli hastalık türlerini kapsayan tüm insan kanserlerinin yüzde 70’i ile ilişkilidir. Bu da onu tedavi için cazip bir hedef haline getiriyor, ancak ne yazık ki bu o kadar basit değil. İlişkili MYC proteini, ilaç moleküllerinin tutunmasını zorlaştıran garip bir şekle sahiptir ve bu da çoğunlukla tedavi edilemez olarak kabul edilmesine neden olur.

Ancak yeni bir çalışma bunu değiştirmeye yönelik bir adım olabilir. Wertheim UF Scripps Enstitüsü, Max Planck Enstitüsü ve Münster Üniversitesi‘ndeki araştırmacılar, zorlu proteini atlamanın ve bunun yerine RNA’yı (mRNA) hedefleyerek geni kapatmanın bir yolunu geliştirdiler. Bu moleküller protein üretmek için DNA’yı kopyalar, bu nedenle bu süreci kesintiye uğratmak, zaten üretilmiş olanları etkisiz hale getirmek yerine proteinlerin yapılmasını önleyebilir.

Yenilikçi bir yaklaşım

Ekip ilk olarak, MYC geninin mRNA’sının yanı sıra kanserle bağlantılı diğer iki RNA olan JUN ve mikroRNA-155’e güçlü bir şekilde bağlanan bileşikler tasarladı. Tek başına bağlanma pek yardımcı olmamış gibi görünüyordu, bu yüzden araştırmacılar moleküllerine ekstra bir yapı eklediler. Bu yapı, RNA’yı geri dönüştüren enzimleri yakalamak için bir olta kancası gibi çalışacak ve onları bağlı RNA’yı bozmaya yönlendirecek şekilde tasarlandı. Ve elbette ilk sonuçlar umut verici görünüyordu.

Çalışmanın başyazarı Matthew Disney, bu parçalayıcı bileşen eklendiğinde “kanser RNA’larının %35, %40, %50 veya daha fazla azaldığını görmeye başladık” dedi. Disney, yaptığı açıklamada “Bu durum, akciğerlere yayılan meme kanserine ilişkin fare temelli çalışmalarda kanser hücrelerinin ölmesine ve tümörlerin temizlenmesine neden oldu.” ifadelerini kullandı.

Elbette bu teknik için henüz çok erken ve araştırmacılar insan klinik deneylerine ulaşmadan önce önlerinde hala bir “maraton” olduğunu söylüyorlar. Yol uzun olsa da gelecekte insan kanseri ve diğer hastalıkların tedavileri için umutlar yükseldi. Doğrudan kanser hücresi yerine kanser hücresinin sınırsızca çoğalmasından sorumlu olan MYC genini agresif bir şekilde hedef almak, tedavi edilemeyen hastalıkları tedavi edebilecek ilaçlar oluşturmak için kapıyı aralıyor.

Sosyal Medya'da Paylaş

Yorum gönder